Aşk Şiirileri...!!



 

Seni sevdim,
sevgilerin en güzelini vermek için.
Seni düşündüm gecelerce,
en güzel düşlerimde yaşattım seni.
Ne varsa sana adadım elimdekileri,
sana adadım, yüreğimin her zerresini.
Yanlızca sen sev istedim,
sen sar istedim, yüreğimin her köşesini.
Seni gördüm nereye baktıysam,
gözlerime işledim gözlerini.     
MERHABA ! Merhaba! Doğan gün Dal uçları, tomurcuklar Dağların esen rüzgârı Sığırcık kuşlarının sevinci bahar Güneşe koşan çocuklar Merhaba! Merhaba! Sevgi düşüm Utangaç gülüşüm İlk yaşam çığlığım Gelin duvağım Türkü tadındaki yaşam Yürekteki sevda, gözlerdeki ışıltı Dudaktaki şarkı, Özlemi çekilen yarınlar İçerdekiler, dışardakiler Hasreti kanayan dostlar Merhaba! Merhaba! Ağaçta göveren dal Güllerin güne gülüşü Yerdeki çiy, gökteki ay Yağmurun çimlere dökülüşü Yedi iklim, dört mevsim Evrenin renk renk cümbüşü Salkım saçak umut Merhaba! Merhaba! Güneşle beslediğim Sevgiyle süslediğim Dostluk diyarı ülkem Hasretim, Asyam, Anadolum Yüreğim, sevdam, yeni gelinim Merhaba! CADDELERDE RÜZGÂR, AKLIMDA AŞK... Caddelerde sisli, puslu bir kış ikindisi. Ağaçlarda salkım salkım eski zamanlardan kalma anılar... Yapraklarda yere düşmeye hazırlanan yağmur damlaları... Bir yaprak kıpırdıyor işte, gümüşi bir damla usulca yere düşüyor. Sen sanki, yaprakların arasından bana müzipçe gülüyorsun. Beni her zaman şaşırtırsın zaten. Beni her zaman güldürmeyi bilirsin. Farkına bile varmadan bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan "Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var." Rüzgâr keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor. İstasyon Caddesi'nin tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor. Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem, evimde şiirler okuyarak telefonunu beklesem, telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam. Sonra sen gelsen yanıma, yine "seviyorum" desen, ben yine senin gözlerinde sorsuzluğa mahkum edilen aşkımı görsem. Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez. Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var. Yalnızım, üşüyorum, özlediğimse çok uzaklarda. Bahçeme melekler yağıyor, hepsi de tanıdık. Senden doğan, gözlerinde hayat bulan, bizi koruyan, kollayan ve en önemlisi ikimizi bir araya getiren melekler... Son kez yine seninle gezmiştik oraları. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse herşeyim aynı. Geceleri bodrum katlarına yağmur daha çok yağıyormuş, bugünlerde bir tek bunu ögrendim. Bir de geceleri daha uzun sanki, bitmek bilmiyor. Bana anlatmak için neler biriktirdin içinde? Benim sana anlatacağım yeni birşeyler yok. Dedim ya, her şey aynı. Ama sanki biraz mahsunluk çöktü üzerime, bir de gülüşlerim sanki biraz azaldı. Sen olsaydın hemen anlardın. Sen benim herşeyimdin. Arkadaşım, dostum, öğretmenim, talebem, sevdiğim. Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, Uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, Üzülmüyorum, içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor. Hayır, sana anlatmak için yeni şeyler biriktirmiyorum içimde, çok istesen hikayeler uydururum. Ama hikayelerimden önce itiraflarım olacak. Kendimden bile gizlediğim duygularımın itirafları. Sana aşık olmaktan delice korktuğumu, sana bakarken içimin titrediğini. Daha pek çok, sırrımı anlatacağım sana. Gerçi anlatmama gerek yok, sen zaten hepsinin çoktan farkındasın... Sen kimbilir, belki de uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi. Bense odamda senden uzak. Hayır beni merak etme, üzülmüyorum. Biliyorum, ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum, sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız. Dedim ya, beni merak etme. Üzülmüyorum. Yalnızca biraz, biraz üşüyorum... YELKENSİZ GEMİ... "Kal" deseydin, kalırdım. Demedin oysa... Kuru bir "Bitmesin"den başka hiçbir şey demedin. Öyle kuru, öyle soğuk, öyle uzaktı ki, ondaki anlam! Bu kadar kolay mıydı her şey, bu kadar yakın mıydık uçuruma? Savunmayacak mıydın sevgimizi? "Kal" diye haykırmayacak mıydın ardımdan? Düşündüğüm bu değildi... Hayal ettiklerim, beklediklerim başkaydı senden, Mücadele beklemiştim oysa... Yelkensiz olan gemimizi kıyıya ulaştırırız sanmıştım... Kıyıya ulaştırırsın sanmıştım... Oysa, onu denizin ortasında savunmasız bırakmama göz yumdun... Bu kadar yıpratıcı olamazsın... Oysa, bir anlam olmalıydı yaşadıklarımızda! Paylaşılan duyguların bir anlamı olmalıydı. Yüreğimdeki martıların bir anlamı olmalıydı. Beynimizdeki melodilerin, aramızdaki çekimin, Geçen akşamki sohbetin bir anlamı olmalıydı. Duygularımızın bir anlamı olmalıydı. Yüreğimdeki tüm martıları uçurdun şimdi... Hangi yöne gittiler bilmiyorum, Geri dönerler mi bilmiyorum. Dünya boşaldı mı ne! Neden bu kadar sessizleşti birden yaşam, Neden artık parlamıyor yakamozlar gözlerimde? Neden artık rüzgar esmiyor, Her şey seninle mi kaldı yoksa? Mantığım... Mantığımı bana bırak lütfen, ona ihtiyacım var. Bazı şeyleri anlamak için ona ihtiyacım var! Evet! Ben istedim ayrılığı, çıkmaz yollara yönelen bendim, Kucağında bir yığın noktayla karşına çıkan bendim... Kahretsin! Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Ve senin buna nasıl göz yumduğunu... Tıpkı balkondaki akasyaları sularken, Fazla sudan dolayı sararacaklarını bilmediğim gibi... Su, onun için hayat olmalıydı oysa... Ve... Sen de benim tutunacak dalım! Bazı şeyler vardı aramızda biliyorsun, Olmaması gereken ama daima varolan. Farklı uçlardaydık seninle, Farklı mevsimleri seviyorduk, farklı zamanlarda.... Sen büyük fırtınalara vardın, bense lodostan bile ürküyordum.. Oysa başardığımız şeyler vardı her şeye rağmen, Daha doğrusu öyle sanıyordum... Binlerce yıldız arasında, Ayın güzelliğini gösterebilmekti tek amacım... Yıldızları söndürmekti... Sorunları yok etmekti... "Bitti" deyişim öylesine bir şeydi, öylesine, sıradan, şakacıktan... "Hayır" demeliydin! Hatta kıyametler koparmalıydın yüreğimde, Hendekler açmalıydın yoluma gidemeyeyim diye. Sahip çıkmalıydın gözlerimdeki ay'a sevgimiz diye... Beni yolumdan alıkoymalıydın... "kal" demeliydin... Defalarca "kal" demeliydin... Oysa, demedin... Belki de senin çiçeklerin çoktan solmuştu ve ben Akasyaları kışın yaşatmaya çalışmakla hata etmiştim... Belki böylesi daha iyi oldu... "Kal" deseydin kalırdım... Hem de seve seve kalırdım. Martılarla kalırdım. Yakamozlarla kalırdım. Demedin oysa! Bilir misin? Kaç çığlık olup yıkıldı yüreğim giderken... Bilir misin? Nasıl bir cana hasretti yüreğim, yolumdan döndürecek... Bilir misin? Nasıl zor oldu ardıma bakmadan çekip gitmek... 'KAL' desen kalacaktım... DEMEDİN OYSA!!! Hayat Dediğin Üzerinden geçen bir köprüdür kimi zaman, Hatta odun parçası aleviyle ısınan, Bazen bir dostun kapısı yüzüne kapanır, Menfaat pazarı senin hayat dediğin Sevinmek ve üzülmek, gülmek ve ağlamak, Bazen umut edipte bir ümide bağlanmak, Didinerek yazdığını kolayca karalamak, Yaz boz tahtası senin hayat dediğin An gelir yeni doğan bir bebeğin ağlayışıdır, Gece nağrası ile uyandığım sokağın aynasıdır, Bir gün gelirki senden geriye kalan yanlız mezar taşıdır, Bir doğuş bir batış senin hayat dediğin Bir sırdır bazen gizlenmesi gereken, Bir ayrı kalış ölümle gelen erken, Bazen sefalettir, bazen görkem Ölümün çözdüğü sırdır senin hayat dediğin Bir genç kızın toz pembe hayalleri, Bir demircinin nasır tutmuş elleri, Bazen kavak yelleri, bazen hayat selleri, Yaşamakla bitmez senin hayat dediğin ELLERİN AVUCUMDA İKİ ATEŞ DAMLASI Çiçeğinde yeni yeni kamaşan zerdalisi ömrümün, gülüşümde çekirdeği sertleşmemiş ilk çağlam. kızım benim, nazım benim, gurbet elde sazım benim, yalazlanmış can tanem, körpe dalım, bir tanem. Sisini, gözlerimin içimdeki dumanı seziverdin de sanki; acılandın uykunda, sızlandın huysuzlandın... Dudakların kurumuş, ter içindesin yavrum! Kolsuz kanatsız kalmış geceden beri başucundayım. Çırpınarak anlamını arayan binlerce sözcük, kabukları koparılmış yaralar gibi uğulduyor beynimde. İtiraf etmeliyim ki, yavrum, çekip gitse de bir bir ekmeğe, özgürlüğe, insanlık ve hayata dair içimi dişleyen düşünceler, senin bir gülücüğün şimdi yaşamam için bana yeter. Geceden beri başucundayım.. İşte, sabaha dayandı gün! Aşsız, işsiz, kuruşsuz bir ıssız bayırdayım. Bebeğim, canımın kıvırcığı, boranda, fırtınada sürgün vermiş tomurcuk. Üzüm tanem, nar tanem, acar yanım, bir tanem.. Kim kime, dum duma bir tufandayız; günlerin ağzında kara bir gül dikenleri tenimize dayanmış. Ürkütülmüş, sarılmış, acıyla sınanmışız.. İnim inim uykunda nasıl da yalnız yanıyor yüzün yavrum, yüreciğin kaşlarında tütüyor, ellerin avcumda iki ateş damlası. Tutuşmuş rüyaların, sesin duyulmaz, kendi kollarımızdan başka saranımız yok bizim. Yazım benim, güzüm benim, yemin olmuş sözüm benim. Sana kuş bulmalıyım, sana düş bulmalıyım, gidip iş bulmalıyım... Koynunda çırpınırken böyle çaresiz kahrınla tanıştırdın bizi ey hayat zehrinle tanıştırdın. Alışılmaz bildiğimiz nefrete alıştırdın! Onurumuz... Senin için sakladığım tek servetim bu yavrum. Süt olmaz, aş olmaz, iş olmaz onurumuz. Sızım benim, gizim benim, gurbetelde izim benim. Ateş almış taş altında kalmışız, gün olur hesabını sorarız elbet.